"Bugün benim günüm değil" diye geçirdim içinden. "Şu saat benim saatim hiç değil. Şu ay sanki benim gibiydi fakat işte ne o...

O Zamana Değin

 



"Bugün benim günüm değil" diye geçirdim içinden.

"Şu saat benim saatim hiç değil. Şu ay sanki benim gibiydi fakat işte ne olduysa sonradan oldu. Garip şey, şimdi düşününce, hiçbir yıl da benim yılım olmamış gibi. Daha çok hani nasıl derler üzerimden silindirle geçmiş gibiler. Saatlerden benim olmayan, günlerden benim olmayan, aylardan ve yıllardan benim olmayanları çıkardığınızda geriye kalan şey var ya o benim işte."

Çevremde, dışarıda, içeride kalbimden hemen çıkışta sağda ve belki de biraz solda, aşağıda ve de yukarıda, zift gibi koyu bir şeyler, ne idüğü belirsiz kaypak bir kaynaktan gelip akıyor ince ince.

Ne ki o? Üzerimde yürüyen o yüklü katranımsı madde? Kirli ayaklarıyla basıyor üstüme.

"Tanrım kurtar beni!" fakat çıkmıyor sesim öyle değil mi? Oysaki çığlıklar atarken içimden o kadar yüksek çıkıyor ki sesim; acıyor etim bedenim.

Kim duyuyor? "Şuracıkta bir şeyin kanı katran siyahı akıyor" var mı bir gören?

Neden uzanamaz ellerim ve dokunduğum her şey dağılıverir yokluğa? 

Uzaklaştığım yerde zamanın Tanrısı el sallıyor bana.

Zaman mı akıp giden yoksa ben miyim zamanın içine doğru yavaş yavaş geçişip parçalanan?

Elini hiç tutamadım senin.

Şimdi benim olmayan zamanın birinde ve tamamen benim olan haince kederlerin arasında hiç tatmamış, hiç bilmemiş olduğum şeyi arayacağım.

Fakat bilmem mi? Her elimi uzattığımda taşıyacak onu benden uzağa. Her daim benim uzağımda el sallamakta olan bana!

Kaçırma ki benden! Hain kral ve de oyun tahtasının tek hakimi!

Aktığın ve göz kırptığın yere topla üzerimde tepinen aç gözlü ve yapışkan katran karası acımtırak maddeyi.

Kanatlarımı yoldum ben

Sen yoldun

O bu hepiniz, hepimiz yolduk

Tüy tüy yolduk

Hallaç pamuğu gibi dağıttık

Yumak ettik attık yere

Toprağa karıştı

Karıştı ete!

fakat sonsuz zamanın sonlu anlarından birinde

Aklım başıma geldi işte

Zihnim kafama geri geldi.

Etten nasıl ayırırım

Nasıl ayrılırım topraktan?

Ben beni nasıl geri vereyim de

Ondan olayım tekrardan?

Pişmanım...

Çok...

Acımasız Zaman geri döner mi gerisin geriye  taşıyarak beni buradan ötedeki herhangi bir yere

Korkuyorum çok.

Göğe yüksel diyorlar,

Ah bilmiyorlar o zifti .

O koyu kara,

karadan da kara katranı.

Aysız ve yıldızsız bir gecenin siyahı gibi 

Arsızca kömüre çevirir elindeki ışığı.

Kör ve feri kaçmış uykulu gözlerin renkleri

Yok burada.

Ve sonra

Semboller orada ve burada.

Birkaç gizli kapı

Zapt etmekte

İçeri atılmış deliliği.

Fakat ben de buradayım ben de'

Günahım neydi ne?

Ses yok.

Hiç olmadı.

Yalnızca yankılanır kendi acı çığlıklarım zihnimde.

Eğer olsaydın ağlardın!

Eğer olsaydın yas tutardın!

Dayanamazdı o koca yüreğin.

Şimdi ağlasan da duymam, duyamam sesini.

Ben çoktan köklenmişim ve çürümüş dallarım

Uzanamaz göğe!

Fakat bilesin!

Bu bir yakarıştır sana!

Duyacağın zamana kadar.

Ki zaman bile senin zamanın

Çürümeden tutacağım kendimi.

Ve o kadar taşacağım ki

Narin etten bedenim dar gelecek ruhuma

O zamana değin!

O zamana değin!


0 yorum:

İLETİŞİM