10 Aralık
Sessiz, sakin bir geceydi. Özellikle bu saatlerde yalnızlık ayrı bir kuşatıyor insanı. Sağım, solum, önüm, arkam yalnız. Geçmişle içiçe dolanmış şimdiki zaman içerisinde soluk anılar, hayaletlerin hışırtılı nefesleri ile birlikte saldırmakta üzerime ve ben kendi kalbimin sesini duyamayacak kadar örülmüşüm ağlarla.
Bu savaşta tek başıma olduğumu bir şekilde biliyordum daha küçücük bir çocukkenden beri. Çevremdekiler; annem, babam, okul arkadaşlarım, oyun arkadaşlarım bana her zaman için görüntüden öte bir şey ifade etmemiştir. Kitabın kahramanı öldüğünde nasıl kitabın son sayfasını çevirmiş olursanız ya da bir filmin son sahnesinde perde nasıl indirilirse göçüp giden kahramanın ardından, ben bitince işte öyle bitecek her şey, görüntüler sahneden silinecek sanki hiç var olmamışlarcasına, geriye kalan bilgi birlere ve sıfırlara geri dönüp, bir daha hiç açılmayacak bir kitap gibi saklanacak yıldızların arasındaki o yerde.
Yalnızlığın felsefesini yapmayı yalnız insandan başkası beceremez. Yarın pazar, sokağa çıkmayacağım her zamanki gibi, alışveriş merkezlerini, parkları dolduran, çoluklu çocuklu insanlardan evin kara perdelerini kapatarak kaçacağım. İçimde bir yerlerde biliyorum ki, hiçbir şeyin hiçbir zaman çok da önemi olmadı. Yarın gündüz evin karşısındaki parkın şu an boş duran bankında yarım saat arayla farklı insanlar oturuyor olacak. Kimisi eşiyle kavga etmiş küskün, kiminin çocuğu tam da o anda salıncaktan düşmüş, kalkıp koşmuş yanına, elinde çekirdekle oturmuş bir çocuk müzik dinlemekte ve birden önünden geçen bir bisikletli kıza kayıyor gözü, bisikletli kız bir çocuk önüne atlayınca aniden duruyor ve ben gözlerimi kapattığımda her şey kararıyor, bisikletli kız, müzik dinleyen çocuk, küskün kadın, çocuğu düşen anne. Kim onlar, ben kimim?
Yoksa hepimiz mi yalnızız aslında?
Bir sigara, bir sigara daha.
Esindaş
Sessiz, sakin bir geceydi. Özellikle bu saatlerde yalnızlık ayrı bir kuşatıyor insanı. Sağım, solum, önüm, arkam yalnız. Geçmişle içiçe dola...
Bölüm 3: Kurgu musun?
Sessiz, sakin bir geceydi. Özellikle bu saatlerde yalnızlık ayrı bir kuşatıyor insanı. Sağım, solum, önüm, arkam yalnız. Geçmişle içiçe dolanmış şimdiki zaman içerisinde soluk anılar, hayaletlerin hışırtılı nefesleri ile birlikte saldırmakta üzerime ve ben kendi kalbimin sesini duyamayacak kadar örülmüşüm ağlarla.
Bu savaşta tek başıma olduğumu bir şekilde biliyordum daha küçücük bir çocukkenden beri. Çevremdekiler; annem, babam, okul arkadaşlarım, oyun arkadaşlarım bana her zaman için görüntüden öte bir şey ifade etmemiştir. Kitabın kahramanı öldüğünde nasıl kitabın son sayfasını çevirmiş olursanız ya da bir filmin son sahnesinde perde nasıl indirilirse göçüp giden kahramanın ardından, ben bitince işte öyle bitecek her şey, görüntüler sahneden silinecek sanki hiç var olmamışlarcasına, geriye kalan bilgi birlere ve sıfırlara geri dönüp, bir daha hiç açılmayacak bir kitap gibi saklanacak yıldızların arasındaki o yerde.
Yalnızlığın felsefesini yapmayı yalnız insandan başkası beceremez. Yarın pazar, sokağa çıkmayacağım her zamanki gibi, alışveriş merkezlerini, parkları dolduran, çoluklu çocuklu insanlardan evin kara perdelerini kapatarak kaçacağım. İçimde bir yerlerde biliyorum ki, hiçbir şeyin hiçbir zaman çok da önemi olmadı. Yarın gündüz evin karşısındaki parkın şu an boş duran bankında yarım saat arayla farklı insanlar oturuyor olacak. Kimisi eşiyle kavga etmiş küskün, kiminin çocuğu tam da o anda salıncaktan düşmüş, kalkıp koşmuş yanına, elinde çekirdekle oturmuş bir çocuk müzik dinlemekte ve birden önünden geçen bir bisikletli kıza kayıyor gözü, bisikletli kız bir çocuk önüne atlayınca aniden duruyor ve ben gözlerimi kapattığımda her şey kararıyor, bisikletli kız, müzik dinleyen çocuk, küskün kadın, çocuğu düşen anne. Kim onlar, ben kimim?
Yoksa hepimiz mi yalnızız aslında?
Bir sigara, bir sigara daha.
Esindaş
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum: